Orta Anadolu’nun tarihi yapısı ve benzersiz doğal görünümüyle hayranlık uyandıran Nevşehir, Aksaray, Kırşehir ve Niğde şehirlerinin olduğu bölgede olan Kapadokya, sönmüş volkanların geçmişten günümüze yaratmış olduğu peribacaları ile biliniyor.
Yılın her dönemi turistlerin ilgisini çeken Kapadokya Milattan Önce 6. yüzyıla kadar uzanan bir tarihe sahip. Yer aldığı coğrafi konumdan dolayı yazları kuru ve sıcak kışları ise genellikle kar yağışlarıyla geçiyor. Kapadokya’da mutlaka görmenizi önerdiğimiz yerler Ürgüp, Göreme, Ihlara Vadisi, Selime, Güzelyurt, Uçhisar, Avanos ve Zelve. Ayrıca Kaymaklı, Özkonak, Derinkuyu gibi dikkatleri üzerine çeken büyüleyici yeraltı şehirlerini ziyaret ederek de sır perdelerini bir bir aralayabilirsiniz. Bu doğa harikalarıyla beraber şehri tepeden görebilmek için turistlerin vazgeçilmez aktivitesi olan sıcak hava balon turlarına katılabilirsiniz. Kapadokya’yı turladıktan sonra eğer zamanınız kalırsa Kayseri, Adana, Konya, Eskişehir illerine de uğrayarak Türkiye’de gezdiğiniz yerler listenize yenilerini ekleyebilirsiniz.
Kayseri
İsmini Sezarlardan alan Erciyes Dağı’na ev sahipliği yapan tarihi şehir Kayseri, Kapadokya’dan sonra keşfedebileceğiniz şehirler arasında belki de ilk sırayı almalı. Tarihi yaklaşık 6000 yıl öncesine kadar uzanan şehir Kızılırmak çevresinde mükemmel bir konuma sahip. Bilinen en yüksek yeri olan Erciyes Dağı’nın zirvesi ise her yıl binlerce maceraperest turistin ulaşmak istediği yerler arasında bulunuyor. Kışları soğuk ve kayak yapmaya uygun, yazları ise sıcak ve kurak geçen bu tarihi şehri ilkbahar aylarında görmenizi tavsiye ediyoruz. Şehir içi ulaşımın kolay olduğu Kayseri’de birbirinden güzel ören yerleri, Kayseri Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi, Kültepe, Sultanhanı Kervansarayı ve son olarak da Erciyes Kayak Merkezi’ni gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz. Kayseri denildiği zaman ilk akla gelen ikinci ve leziz Kayseri mantısını yemeden Kayseri’den ayrılmak olmaz tabii. Geçmişten bugüne çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış olan Kayseri’de haliyle mutfak ve yeme içme kültürü de oldukça gelişmiş, çeşitlenmiş ve zenginleşmiş durumda. 36 çeşit mantısını bir bir denemeden ve Asmakara çorbasını içmeden Kayseri’den ayrılmamalısınız.
Adana
Görkemli Toros Dağları’nın güney kısmındaki Çukurova’da yer alan Adana, yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en büyük 5. şehri olma özelliğini taşıyor. Yüzölçümünün çoğunluğunu dağlık alanların oluşturduğu şehre uğrayarak kısa bir süreliğine de olsa doğa ile bütünleşebilirsiniz. Akdeniz iklimi özelliklerini barındıran Adana’da yazlar fazlasıyla sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçiyor. Bu sebeple doğanın ve yeşilin tadına tam anlamıyla varabilmeniz için en uygun zaman dilimi bahar ayları. Adana Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi, Atatürk Müzesi, Misis Mozaik Müzesi, Anavarza Ören Yeri, Şar Köy, Yakapınar, Magarsos, Ayas, Ceyhan, Dumlu Kalesi, Çarşı Hamamı, Kurtkulağı Kervansarayı, Büyük Saat Kulesi, Taşköprü, İpek Yolu, Ulu Camii, Yağ Camii ve Bebekli Kilise Adana’da dikkatinizi çekecek ve görülmeye değer en önemli yerlerin başında geliyor. Dokumacılığın usta eller taradından yapıldığı Adana’ya gelmişken halı ve kilim de almayı ihmal etmeyin. Farklı kültürlerin bir araya gelmesi sonucu ortaya leziz bir Adana Mutfağı çıkıyor. Baharatın, unun, buğdayın ve en önemlisi etin Adana mutfağının ayrılmaz parçaları olduğunu söylemeden de geçmeyelim. Bütün dünya tarafından bilinen Adana Kebabı’nı mutlaka ama mutlaka yiyin. Ayrıca yöresel çorbalarından olan Hayır çorbası, Yüzük çorbası, Düğün çorbası ve Topalak çorbaları da damağınızda unutamayacağınız tatlar bırakmaya kararlı, bizden söylemesi…
Konya
İlimin buradan ülkeye yayıldığı ve medeniyetlerin en gözde şehirlerinden biri olan Konya, Türk tarihinin en eskilerden kalma eserlerini ve yapılarını barındıran bir şehir olarak her yıl yüz binlerce kişiyi ağırlıyor. Yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en büyük şehri olan Konya’nın sınırları hem İç Anadolu Bölgesi hem de Akdeniz Bölgesi’nde bulunuyor. Daha çok sonbahar aylarında turistlerin ziyaret ettiği Konya’ya soğuk havada gezmekten hoşlanmıyorsanız ilkbahar aylarında gidebilirsiniz. Mevlana’nın doğduğu şehir olduğu için manevi anlamda da ayrı bir önem taşıyan Konya’da başlıca gezilecek yerler, Mevlana Müzesi ve Türbesi, Alaaddin Tepesi, YerKöprü Mağarası, Sille Köyü, Valide Sultan Hamamı, Akşehir Gölü, Selimiye Camii, İnbaşı Mağarası, Atatürk Evi Müzesi ve Çatalhöyük. Hayvancılığın yaygın olmasından dolayı Konya’da en çok tüketilen yemeklerin ana malzemesi kuzu ve koyun etinden oluşuyor. Fırın kebabı, etli ekmek ve peynirli pide Konya halkının vazgeçilmez lezzetlerinden.
Eskişehir
Geçmişini yanında taşıyan modern öğrenci şehri Eskişehir “Türkiye’de yaşanılacak en iyi şehirler” listesinde ilk sıralarda yer alıyor. “Anadolu’nun Avrupa’sı” olarak bilinen şehrin ortasından tatlı mı tatlı bir tramvayın size eşlik ettiği Eskişehir’de gezmek ve her daim hareketli ve cıvıl cıvıl caddeleri izlemekten büyük keyif alacağınıza şüpheni olmasın. Sert karasal iklimin etkilerinin görüldüğü Eskişehir’i kar seviyorsanız kışın, fakat tercih etmiyorsanız yazın ziyaret edebilirsiniz. Bu sebeple en ideal aylar haziran, temmuz ve ağustos aylarıdır. Şehrin neredeyse tamamını yürüyerek veya bisiklet kiralayarak turlayabilirsiniz. Eskişehir’de Sazova Parkı, Odunpazarı Evleri, Porsuk Çayı, Kanlıkavak Parkı, Kurşunlu Külliyesi ve Lületaşı Müzesi, Kentpark, Kent Belleği Müzesi, Bal Mumu Müzesi, Anadolu ve Osmangazi Üniversitesi kampüsleri mutlaka görülmeye değer yerlerden sadece birkaçı. Balkanlar’dan Kafkasların göçü nedeniyle bunun etkisinde kalmış zengin bir mutfağa sahip olan Eskişehir’de buğday, bulgur ve hamur en çok tüketilen yiyecekler arasında yer alıyor. Eskişehir denince akla ilk gelen ilk lezzetse açık ara çibörek. Tatarca “lezzetli” anlamına gelen “Çi” kelimesi esasında lezzetli börek demek. Özel hazırlanmış yufka içerisine kıyma konulduktan sonra pişirilen bu börek deyim yerindeyse aklınızı başınızdan alacak. Ayrıca et ve yoğurtla yapılan Balaban kebabı ve sıkıştırılmış pişmaniyeye benzeyen Met Helvası Eskişehire’e has yiyeceklerin başında geliyor.