Kapadokya vadilerine tepeden bakan, tepesi her daim karlı, her daim dumanlı Erciyes Dağı aynı zamanda Kayseri’nin de simgesi. Bu devasa dağ, asırlardır gelmiş geçmiş tüm medeniyetlere gözcülük etmiş, kadim sırlarının ortağı olmuş. Erciyes Dağı efsanesi dilden dile dolaşırken gücü ve haşmetiyle sessizce, dimdik durmuş. Volkanik dağdaki ilk patlamalar bundan tam 30 milyon yıl önce başlamış. Erciyes’ten dağılan küller, rüzgarların ve sellerin etkisiyle kilometrelerce uzağa savrulmuş, Hasan Dağı ve peribacalarıyla Kapadokya’nın eşsiz coğrafyasının oluşumuna sebep olmuş.
Günümüzde Kış Turizminde önemli bir kayak noktası Erciyes Dağı.Kayseri Erciyes Kayak Merkezinin bulunduğu , bir çok parkurun yer aldığı tesislere de sahip. Kapadokya’dan da turistlerin katıldığı kayak turları gerçekleştirilmektedir.
Erciyes Dağı Hakkında Bilgiler
1100 km2 alan kaplayan ve yüksekliği 3916 metre olan Erciyes Dağı, Orta Anadolu’nun en yüksek, ülkemizin ise en yüksek beşinci dağı. Sönmüş bir volkan olan Erciyes Dağı, lav ve tüf püskürtmeye III. zamanın ortalarında başlamış ve ara zamanlarda da bu püskürme devam etmiş. Püskürmelerin olduğu dönemlerde aktifleşen tüf, lav, cüruf ve yanardağ çakılı denilen lapilliler, 100 kilometre uzaklığa kadar yayılmış ve dağın çevresindeki tepelerle platoları oluşturmuş. Yapılan bilimsel araştırmalarda yüzlerce yıl önce dağın ve çevresinin denizlerle kaplı ve dağın da günümüzden 400 metre daha yüksek olduğu sonucuna varılmış. Ünlü gezgin ve coğrafyacı Strabon o dönemlerde yazdığı satırlarda bu durumu ‘açık ve güneşli bir günde dağın tepesinden Akdeniz ve Karadeniz görünüyor’ diye anlatmış. Yer kabuğu zaman içinde çatlamış ve kara parçaları oluşarak denizleri göle dönüştürmüş. Dilden dile dolaşan onlarca Erciyes Dağı efsanesinden biri olan Sarı Göl efsanesinde bu göllerden birinden bahsedilmiş. Romalıların altın yüklü kervanının donmuş göl üzerinden geçmesiyle altın gölü olduğu rivayet edilen göl, kapsamlı aranamamış olsa da namı almış yürümüş.
Erciyes Dağı’nın karla kaplı doruğu bir kubbe siluetinde yükseliyor. Sel yataklarının oyduğu derin yarıklar ise dağın kubbesinde iki ayrı tepecik oluşturmuş. Bu tepeciklerden yüksek olan zirve Büyük Erciyes adını alırken 2700 metrelik ikinci tepe de Safrakaya Tepesi ya da diğer adıyla Küçük Erciyes adını almış. Kuzeyindeki yamaçlarda yükseklikleri 2200’den 2700 metreye, doğusunda ise 100 metreden 1700 metreye kadar çıkan Yılbant, Lifas, Kefelik, Kepez, Karasığır, Beleşma volkanik tepeleri sıralanmış. Ama Erciyes Dağı’ndan kopuk olarak duran iki volkanik dağ daha var ki, bunlardan 1871 metre yükseklikte olanı Ali Dağ, 1640 metre yükseklikte olanı ise Yılanlı Dağ olarak ayrılmış.
Dağın kuzey bölgesinde IV. zamanda oluşan bir dağ buzulu bulunuyor ve bu buzulun uzunluğu 700, genişliği ise yaklaşık 200 metreyi buluyor. Buzulun kalınlığı ise 20 metre ile 50 metre arasında değişiyor. Buzul döneminden sonra yanardağdaki aktif durum günümüzden iki bin yıl öncesine kadar devam etmiş. Yine Strabon’un eserlerinde bahsettiği Kayseri’deki ateş çukurları da bu döneme denk geliyor. Ayrıca Erciyes Dağı’nın doruğuna doğru çıktıkça Bizanslı rahiplerin inzivaya çekildiği mağaralarla karşılaşılıyor. Bu mağaraları günümüzde dağcılar mola vermek için kullanıyor. Dağın 1500 metrelerine kadar bozkır bitki örtüsü görülürken, kuzey yamaçları bağ bahçe ile kaplanmış. 1500 metreden 2500 metreye kadar olan bölümünde ise dağ bitkileri görülüyor.
Erciyes Dağı etekleri eski dönemlerden bu yana önemli yerleşimlere de ev sahipliği yapmış. Kazılarda bulunan Antik çağlarda dağın eteklerinde yaşamış Mezeke medeniyetine ait sikkelere lav püskürten Erciyes Dağı resmedilmiş. Günümüzde ise Kayseri il merkezi dağın eteğine kurulurken, ilin önemli ilçelerinden Develi’de güneyine konumlanmış.
Erciyes Dağı hakkında birçok bilgi verdikten sonra ilk tırmanışı 1837 yılında W.J. Hamilton’un yaptığını, dağa çıkan ilk Türkün ise 1924 yılında Miralay Cemil Cahit Bey olduğunu söylemeden de geçmeyelim.
Erciyes Dağı Nerede?
Kapadokya’ya gittiğinizde ve pencerenizden baktığınızda sizi karşılayan en heybetli, en ulu manzara Erciyes Dağı olacak. Nevşehir’e çok da uzak olmayan bir yerden, Kayseri’den araziyi gözleyen ve ‘uzaklaştıkça yakınlaşan, yakınlaştıkça uzaklaşan dağ’ olarak anılan bu dağ, Kayseri’nin 30 kilometre güneybatısında bulunuyor. Kayseri’ye İstanbul, Antalya ve İzmir’den Türk Hava Yolları, Atlas Jet, Onur Air, Atlas Jet, Pegasus, Anadolu Jet, SunExpress gibi uçak şirketleri uçuşlar düzenliyor. İstanbul’dan Kayseri’ye uçak yolculuğu ise en fazla bir saat sürüyor. Havaalanı ile Erciyes Dağı arasındaki mesafe ise 27 km. Bu mesafeyi taksi veya düzenli olarak şehir merkezinden kalkan otobüs/minibüslerle gidebiliyorsunuz. Tren veya şehirlerarası otobüslerde ulaşım alternatiflerinden. Eğer kendi aracınızla gelecekseniz Erciyes Dağı yolunda her mevsim kar temizliği yapılıyor ve asfalt yoldan rahat bir ulaşım sağlanıyor.
Erciyes Dağı Turizmi
Kış sporları ve dağcılıkta ülkenin en bilinir merkezlerinden olan Erciyes Dağı’nın kayak pistleri, aynı zamanda dünyadaki en iyi kayak pistlerinden biri. Dağın doğu yamacında 2000 ila 2900 metre yüksekte bulunan Tekir Yaylası da kış sporlarının merkezi konumunda. Buzul tırmanışları ve dağcılığın yanında, bahar ve yaz aylarında da bitki örtüsünün canlılığıyla piknikçiler ile trekkingcilerin gözdesi olan yaylanın balı ve yaban atları da meşhur. Uludağ, Palandöken Kayak Merkezleri gibi popüler ve profesyonel seviyedeki Erciyes Kayak Merkezi 1989 yılında da uluslararası kayak merkezi olarak ilan edilmiş. Farklı disiplinlerdeki kayak yarışlarının da düzenlendiği ve kar kalitesinin yüksek olduğu dünyada çok az bulunan toz karla kaplı Erciyes Dağı pistleri, yüzde otuz ila on arasında eğime sahip. Pistin başlangıç noktasından bin beş yüz metreye kadar olan bölümü ise gece kayağı için ışıklandırılmış. Kayak pistinin yakınlarında saatte 1250 kişi taşıma kapasiteli ve 3000 metre uzunluğunda bir telesiyej bulunuyor. Telesiyejden inince dağcıların kamp yeri olan Çoban İni’ne yürüyerek 3 saatte ulaşılıyor. Ayrıca her biri 1500 metre olan 2 teleski ve üç baby-lift de bulunuyor. Çoban İni’nden Şeytan Deresi’nin ağzında yer alan Mola Taşı’na ise tırmanmak gerekiyor ve bu da yaklaşık bir saat sürüyor.
Erciyes Dağı aynı zamanda bir aktivite merkezi. Engebeli yollara göre tasarlanmış özel bisikletlerle yokuş aşağı akrobasi yapılan Downhill sporu için parkurlar ilk ve tek olarak Erciyes’te yapılmış. Bu pistlerde her yıl ülkenin başka bir yerinde yapılmayan yarışlar düzenleniyor. Uzun yol bisikletçilerinin katıldığı Salcano Bisiklet Günleri müsabakaları, dağ bisiklet turları, at ve ATV gezileri de adrenalini yükseltecek diğer etkinlikler. Parasailing gibi teçhizat gerektiren aktiviteler, geleneksel hale dönüşen Kar Taneleri ve uçurtma şenlikleri, çadır ve karavan kampları da farklı doğa tecrübesi yaşamak isteyenlere dağın sunduğu güzelliklerden.
Erciyes’te kayak yapmak ve konaklamak için birçok tesis bulunuyor. Bunlardan bazıları özel işletmeler, bazıları ise resmi kurum ve belediyeler bünyesinde hizmet veriyor. Dilerseniz ara bir tatili değerlendirmek, dilerseniz günübirlik bir tatille bol oksijen almak için Erciyes Dağı gidilecek en güzel yerlerden biri.
Erciyes Dağı’na ne zaman gidilmelidir?
Erciyes Dağı’nın kayak sezonu 1 Kasım itibariyle başlayıp 1 Mayıs tarihine kadar sürüyor. 6 aylık bu uzun sürede kayak merkezi, dünyanın her yerinden gelen amatör ve profesyonel dağcıları ağırlıyor. Kaya ve buzul olarak iki türde yapılan yaz tırmanışları için en uygun zamanlar ise Mayıs ve Ekim ayları arası. Yaz aylarında dağın yaydığı oksijen, huzur ve sessizlik de Erciyes Dağı’na gitmek için önemli gerekçelerden.
Erciyes Dağı Efsanesi
Ülkemizin Alpleri olarak bilinen, ‘patladıkça dağ doğuran dağ’ olarak da anılan Erciyes Dağı neler görmüş geçirmiş bilmesek de dilden dile dolaşan birkaç efsanesiyle hüzünlendiren, manevi duyguları güçlendiren bir dağ. Efsanelere göre koskoca bir tarihi geçmişin bekçiliğini yapan, birçok medeniyet görüp sessizce durduğu yerde duran Erciyes’in başındaki duman koca bir hüznün göstergesi. İşte Erciyes hakkında söylenen efsaneler;
Erciyes Dağı Efsanesi I – Cis Hatun’un hüzünlü aşkı
Çok eski zamanlarda heybetli Erciyes Dağı’nın eteklerinde Ercişler de denilen bir kabile yaşarmış. Kabile beyinin de Cis Hatun adında güzeller güzeli bir kızı varmış. Bir gün kabilenin yaşadığı dağın eteklerine çok uzak diyarlardan bir yiğit delikanlı gelmiş. Delikanlı beyin kızını görür görmez aşık olmuş ve evlenmek için beyin karşısına Horasan ulularından sözü sayılır yaşlıları kızı istemeye göndermiş. Kabile beyi kızını isteyen yiğit delikanlının dürüstlüğünü sevmiş ve kızını vermeye razı olmuş. Fakat çok zor bir şart öne sürmüş. Delikanlı eğer kızıyla gerçekten evlenmek istiyorsa, Erciyes’in tepesindeki ateş püsküren ejderhayı öldürmeliymiş. Aşktan gözü kararmış delikanlı kabile beyinin öne sürdüğü şartı hiç düşünmeden kabul etmiş ve getirdiği hediyeleri verip gitmek için hazırlıklara başlamış. Cis Hatun kendisi için ölümü göze alan delikanlıya çoktan aşık olduğundan ve dağa gidenin de dönmediğini bildiğinden sevdiğine gitmemesi için çok yalvarmış. Delikanlı Cis Hatun’la evlenebilmenin tek yolunun bu olduğunu ve beklemesini söylemiş. Fakat genç kız dinlememiş sevdiğini, hediyelerini de alıp yiğit delikanlının peşinden başlamış dağa tırmanmaya. Erciyes’in yavru dağlarından olan Yanık Dağ civarına geldiğinde kavuşmuş sevdiğine. Cis Hatun getirdiği hediyeleri ve ayakkabılarını bir mağaraya bırakıp gelinliğini giymiş, iki aşık beraber el ele verip ejderhayı bulmak için yollarına devam etmişler. Erciyes’in zirvesine çok az kaldığında ejderhanın ateşleri ayaklarının altından kayıp gitmeye başlamış. Delikanlı sevdiğini ateşten korumak için önüne durduğunda ise alevler onu alıp götürmüş. Cis Hatun ne kadar kurtarmaya çabalasa da alevler onu da yutmuş. İki sevgili kavuşamamış ama genç kızın gelinliği dağın başını örten beyaz bir kar olmuş. O günden bu yana güneşin eritemediği bu beyazlık koca bir aşkın efsanesi olmuş.
Erciyes Dağı Efsanesi II – Ağ (Ak) Gelin’in sadakati
Kayseri’nin Develi ilçesine bağlı Gazi köyünde anlatılan bir efsaneye göreyse, köyde bulunan ve Ak Gelin Taşı denilen asırlık taşın Erciyes’le bir ilgisi var.
Dağın güneyindeki etekte yaşayan bir Türkmen obasında güzelliğiyle dillere destan iki çocuklu ve mutlu bir gelin yaşarmış. Ak Gelin diye anılan bu güzel kadının kocası bir gün savaşa gitmiş. Bunu fırsat bilen nicedir kadına aşk besleyen bir eşkıya ise obayı basarak Ak Gelin’i kaçırmaya kalmış. Çaresiz kadın çocuklarını ve gelin sandığını yanına alarak eşkıyadan kaçmak isterken Erciyes Dağı’nda bir uçurumun kenarına gelmiş. Yapabileceği bir şey olmadığından ellerini açıp Mevla’ya dua etmeye başlamış. ‘Allah’ım benle çocuklarımı ya kuş eyle ya da taş’ diye ettiği dua kabul olmuş ve Ak Gelin’le çocukları oracıkta taş kesilmiş. Savaş sonrası obaya dönen kocası ise ailesinin taş olmuş bedenlerinden bir ses geldiğini duymuş. ‘Namusumu eşkıyaya çiğnetmedim, yiğidim ahdımı o eşkıya da koma ‘ diyormuş karısının taş bedeni. Koca eşkıyadan intikamını almış mı almamış mı bilinmese de yiğidin yaktığı ağıt hala yöreye ait bir türkü olarak söyleniyor. İhtiyar Erciyes Dağı ise ağarmış doruğuyla efsanelerini usul usul dinliyor.